Cezayir, Barbaros Hayrettin Paşa tarafından 1517 yılında Ridaniye Savaşı ile Osmanlı Devletine bağlanarak 300 yıllık Osmanlı himayesinde kalmıştır. Cezayir havaları’nın 1827- 1830 yılları arasında Cezayir’in Fransızlar tarafından işgali sırasında Türk askerlerinden çok sayıda şehit verilmesi üzerine yakılmış ağıtlar olduğu düşünülmektedir. Anadolu’nun farklı bölgelerinde yaşanan bu ortak acılar ile yakılan ağıtlar, ezgilere dökülmüştür. Mehter müziği repertuarında 1800’lü yıllardan günümüze kadar “Cezayir Marşı” adlı bir marşın olması, bu ezginin geleneksel yaşam içinde ve müzik kültüründe yaygın olduğunu göstermektedir. Bursa geleneksel yaşamı içinde kına, düğün gibi ritüellerde kına yakılırken, gelin alınırken “bakır” ve “kaşık” ritimleri eşliğinde söylenir. Ritmi ağır ve aksaktır, hemen her kınada gelin Cezayir ezgileri ile oynar, kadınlar kendi aralarında düzenledikleri eğlencelerde kaşık ve bakır çalarak Cezayir türküsü eşliğinde Cezayir oyununu oynarlar. Cezayir havası, uzun ve kırık hava olarak çalınır. Keles, Orhaneli, Harmancık, Büyükorhan İlçelerinde “Cezayir Havası” ile “Cezayir Oyunu” halk dansları, yaygın olarak oynanmaktadır.
Kaleden kaleye top atılır
Şiddetinden aylar günler tutulur
Koç yiğitler gurbet elde satılır
Sokakları mermer taşlı Cezayir
Cezayir’in harmanları savrulur
Savrulur da sol yanıma devrilir
Sarı buğday samanından ayrılır
Sokakları mermer taşlı Cezayir
Güzelleri samur saçlı Cezayir
Gemilere çürük tahta dayanmaz
Yiğitleri gaflet bastı uyanmaz
Aman Allah buna canlar dayanmaz
Sokakları mermer taşlı Cezayir
Güzelleri samur saçlı Cezayir.