Latince adı coffea arabica, rubiacceae familyasına bağlı 7 – 8 m. boyunda bir bitkinin ve bunun tanelerinin adıdır. Kahve Habeşistan’da yiyecek olarak, XV. yüzyılın başlarında Yemen’de, yüzyılın sonlarından itibaren içecek olarak yaygınlık kazanmıştır. Kahve XVI. yüzyılın başlarında Mekke ve Kahire’ye, yüzyılın ortalarına doğru İstanbul’a gelmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde sarayda “Kahvecibaşılık” kurumunun kurulması ile geniş kitlelerin tüketeceği zengin bir kültürün yaygınlaşmasını sağlamıştır. Osmanlı’nın ilk başkenti olan Bursa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde Bursa kahvehanelerinin birer irfan yuvası olduğundan bahseder.
Geleneksel Türk Tiyatrosunun önemli bir unsuru olan Karagöz gölge oyunlarından “Tahmis Oyunu” nda, Karagöz’ün yaşadıkları perdeye yansıtılır. Bursa’da taze kahve çekirdeklerinin kavulduktan sonra öğütülerek satıldığı, geçmişte tahmis günümüzde “kahveciler” ismi ile faaliyet göstermektedir. Günün her saatinde içilen kahve içildiği saate, yere ve topluluğa göre isimler alır; sabah kahvesi, akşam kahvesi, hayırlı olsun kahvesi, hayırlı iş kahvesi, söz kahvesi gibi isimler alır. Kahve içildikten sonra “iyi gün kahveleriniz olsun, ziyade olsun” denir. Kahvenin yanında mutlaka lokum ikram edilir, kahve satan dükkânlarda da kahvenin yanında “ağız talısı” olarak çikolata veya lokum satılır.